5 Aralık 1934 te Anayasa ve Seçim Kanunu'nda yapılan yasa değişikliği ile 1930 yılından itibaren çıkarılan Belediye seçimlerine katılma, köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkından sonra kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı da tanındı. Tabi bu yasanın çıkmasında en büyük destek Mustafa Kemal Atatürk ve dönemin başbakanı İsmet İnönü’den geldi. Bu kanunun çıkmasında en büyük paylardan biri de yine bir kadına ait. Hem hükümet yetkililerini hem de kadınları seçme ve seçilme hakkını almak için bilinçlendiren, ikna eden Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan olmuştur.
1923’te Türkiye Cumhuriyet’in kurulması sonrasında erkek milletvekillerinden oluşan TBMM, Atatürk’ün yoğun çabası ve ikna konuşmaları sonucunda yaklaşık 10 yıl sonra 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı kanununu kabul ediyor. Bu kanundan sonra yapılan seçimlerde 18 kadın milletvekili ile %4 oranında kadın milletvekili yer alabilmiş. 2023 yılında yapılan seçimlerde meclisimizde 100 kadın milletvekili seçilerek bu oran %17’ye çıktı. Malesef geçen 89 yılda bu oranı %4’ten %17’ye çıkarabilmişiz. Kadınların iş dünyasında bu kadar aktif olduğu ve toplumsal dönüşümde bu kadar etkin olduğu ülkemiz için siyasette yer alma oranı gerçekten çok az.
Dünyada kadınlara seçme seçilme hakkı verilme yıllarına baktığımızda durum pek içi açıcı değil aslında. Dünyada kadına seçme ve seçilme hakkını ilk tanıyan ülke 1893 yılında Yeni Zelanda oldu. İlerleyen yıllarda kadına seçme ve seçilme hakkını Avustralya, Finlandiya, Norveç, Danimarka resmi olarak kabul etti. Aslında Fransa, İtalya özellikle de İsviçre’nin bu konudaki tutumu çok daha çarpıcı. Bakın Fransa 1944, İtalya 1945 , İsviçre ise 1971 yılında kanunen kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyor. Çok ilginç değil mi. Şu an ülkedeki kızların üniversiteye gitmesini yasaklayan Afganistan, kadınlara seçme ve seçilme hakkını İsviçre’den önce 1963 yılında vermiş. Ama şu an Fransa, İtalya ve İsviçre de ülke meclislerinde kadın erkek oranı eşit denilecek sayılarda kadınlar iş, siyaset dünyasında çok aktif, toplumsal cinsiyet eşitliğinde de ilk sıralarda yer alan ülkelerden.
Ülkemiz birçok ülkeden çok daha önce kadına seçme ve seçilme hakkı tanımasına rağmen şu an toplumsal cinsiyet eşitliği açısından bu ülkelerden çok gerilerde yer alıyor. Kadınlara en geç seçme ve seçilme hakkı tanıyan ülkeler arasında ise yıllara göre 1978’de Moldova, 1980 ‘de Irak, 1994’te Umman, 2003’te Katar, 2005’te Kuveyt, 2006’da Birleşik Arap Emirlikleri yer alıyor.
Buradan şunu anlıyoruz ki sadece kanunen hak tanımak yeterli değil. Kadınları sosyal, ekonomik ve psikolojik olarak da bu hakkından faydalanmaya teşvik etmek, desteklemek çok çok önemli.
Kadınların siyasete atılmasını toplum olarak yeterince destekliyor muyuz? Aileden bir kadın milletvekili adayı olacağım dediğinde eşi, çocukları, annesi, babası ne diyor? Arkandayız, destekliyoruz mu diyor, ya da ne gereği var şimdi, milletin derdi ile uğraşmak sana mı kaldı, bu iş erkek işi mi diyor. Kadınlar üzerindeki eş, anne, çalışan kadın sorumluluğuna siyaset sorumluluğu ekleme cesaretini kendinde bulabiliyor mu?
Seçme ve seçilme hakkı insani bir hak olup kadın ve erkek eşit olarak kullanabilme hakkına sahiptir.