Bu hafta da sizi yeni öğrendiğim bir kelime ile tanıştırmak istiyorum. Kelimeyi yeni öğrendim ama anlamı üzerinde çok düşündüğüm ve çoğu zaman da hayat felsefesi olarak uygulamaya çalıştığım bir güzel bir kavram.
Altruizm kelimesi geçen gün okuduğum bir yazıda karşıma çıktı. Sonrasında Ufuk Tarhan’ın son kitabı Yarının İşini Yarına Bırakma ‘da güzel bir gelecek için en çok ihtiyacımız olan yaklaşım olarak anlattığını görünce bu konu üzerine yazmak istedim. Altruizm’in sözlük anlamı ''diğer insanlara maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışma'' ve ''bencillik ve egoizm karşıtı hareketlerde bulunma'' olarak tanımlanıyor.
Hiç karşılık beklemeden ve de bizden talep edilmeden başkasına yardım etmek, üzgün birini teselli etmek, kendimizi göstermeden başkasının hayatını güzelleştirmek, yardım kuruluşlarına yardımda bulunmak, gönüllü çalışmak, doğayı korumak için bireysel çalışmalar yapmak …Bu davranışın alt yapısında bol bol empati var, farkındalık var. Altruist davranışları en iyi sergileyen kişilerin anneler olduğunu söyleyebiliriz bence. Her anne hiçbir çıkar beklemeden çocuğunu besler, büyütür, sever, her koşulda destekler.
Aslında karşılık beklemeden yapılan her yardım ve iyilik hangi düzeyde olursa olsun altruist oluyor. Belki bu davranışınızdan karşı tarafın haberi olmaz, size teşekkür etmez, ömür boyu minnet duymaz ama siz kendinizi daha iyi bir insan olarak hissedersiniz, huzurlu ve mutlu olursunuz. İyi insan olmak herkese kendini daha iyi hissettirir ve daha iyi bir insan olmak için daima motive eder. Dünyanın da en çok bu tür insanlara ihtiyacı vardır.
Günümüzde özellikle iş hayatında malesef bu kavrama yakışır davranışlara çok az rastlanıyor. Bir arkadaşımıza işini halletmesi için yaptığımız yardım genelde işimiz düştüğünde aynı desteği görebilmek ya da onun mevki ve makamından çekindiğimiz ve arayı iyi tutmak istediğimiz için oluyor. Hiçbir strateji kurulmadan, çıkar beklemeden, öylesine, içimizden geldiği için, onun ve başkalarının yararına olacağını düşündüğümüz için yaptığımız yardımların sayısı maalesef minimum da kalıyor. Oysa iş arkadaşlarımızla kuracağımız gerçek duygusal bağlar çıkar beklemeden yaptığımız altruist davranışlarla olur.
Bence iş hayatında gerçek bir network kurmanın temelinde altruizm yani bir karşılık beklemeden karşı tarafa iyi davranmak, yardımcı olmak var. Eğer karşı taraf sizin karşılık beklemeden, içtenlikle ve tevazuyla yardım ettiğinizi, ona iyi davrandığınızı hissediyorsa o kurulan bağ çok daha kalıcı ve uzun süreli oluyor. Çıkar odaklı kurulan bağlar, ilk çıkar çatışmasında ya da ego savaşında siliniyor zaten.
Diderot “Yalnız iyilik yapmak yetmez, onu zarafetle de yapmak gerekir “ demiş. Eminim bu söz yaptığı iyilikleri herkesin gözüne sokan, basında abartılı haberler yaptıran kişileri ve kurumları hatırlatmıştır. Ban bu tarz kişi ve kurumlar çok itici ve yapmacık gelmiştir hep.
Bakın Cervantes de “Karşılık bekleyerek yapılan iyilik Allah katında muteber değildir çünkü mükafatını bu dünyada almıştır." diyerek farklı bir açıdan iyilik konusuna dikkat çekmiş, ne de güzel söylemiştir.
Hz Muhammed SAV. da demiş ki “Kendi iyiliğimizi ve çıkarımızı istediğimiz gibi, başkalarının da iyiliğini ister, çıkarlarını gözetirsek ortada fenalık kalmaz” diyerek ne güzel öğütte bulunmuş tüm insanlığa.
Hz Mevlana da “İyilik aradın mı insanda, kötülük kalmaz “ diyerek insanlardaki iyiliği görmenin de yine bizim sorumluluğumuzda olduğunu her insanın iyi olduğunu hatırlatmış bize.