TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Doğadaki İletişimin Büyülü Dünyası

Yazının Giriş Tarihi: 30.05.2024 09:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.05.2024 09:18

Siz de doğadaki canlılardan ilham almayı sever misiniz? Doğadaki tüm canlıların yaşam mücadelesi, varoluş ve hayata tutunuş hikayesi biz insanlara önemli mesajlar veriyor. Doğadaki en zeki canlı olan “insan”a düşen görev ise merak etmek, araştırmak, öğrenmek ve öğrendiğini hayatını daha güzel kılacak şekilde uygulamak.

Elif Şafak’ın son romanı Kayıp Ağaçlar Adası’nda Kıbrıs’ın hazin tarihi geçmişinin bir kısmını İncir ağacı’nın penceresinden okuyorsunuz. Kıbrıs’da Türk ve Rum kesiminin yaşadığı travmatik olayları insanların birbirine yaptığı eziyetleri incir ağacı kendi penceresinden anlatıyor. Romanda savaş sebebiyle Kıbrıs’ı terk ederek Londra ya yerleşen ağaç ve orman bilimcisi olan Kostas’ın da özellikle incir ağacına olan düşkünlüğüne şahit oluyoruz.

Doğada iletişim aslında insanların biletişimnden önce doğadaki canlıların birbiriyle iletişimiyla başladı. Hiçbir canlı da insan kadar vahşi, acımasız ve bencil olmadı.

Kayıp Ağaçlar Adası kitabını okurken aklıma Ekolojist Suzanne Simard geldi. Simard hayatını ağaçların birbiriyle kurduğu iletişimi bilimsel olarak ispatlamaya adayan bilim insanlarından biri. Küçüklüğünden itibaren doğanın içinde büyümüş olan Suzanne küçükken ormanda dedesiyle yaptığı bir gezintide toprağın altında ince ip gibi dört bir yana yayılan, toprağın altını örümcek ağı gibi sarmış lifler fark eder. Bu görüntüyü hiç unutmaz. Yıllar sonra orman mühendisi olduğunda bilimsel deneylerle ağaçların birbiriyle iletişim kurup kurmadığını görmek için laboratuvar ortamında deneyler yapar. Sonuçlar olumludur şimdi sıra bunu gerçek ormanda ispatlamaya gelir. Küçükken ormandaki toprakta gördüğü ağları hatırlar ve bunun bir iletişim aracı olabileceğini düşünür. Kanada’da bir ormanda deneyine başlar ve uzun yıllar bu alanda incelemeler yapar. Sonuçlar tam da düşündüğü gibidir. Ağaç diplerinde görülen mantarların altında kilometrelerce uzayan bir iletişim ağı aracılığıyla ağaçlar arasında sürekli besin ve karbon alışverişi yapılmaktadır. Üstelik bu dağılım esnasında her ağaca ihtiyacı kadar iletilmekte, her ağacın canlı kalması için adil bir paylaşım yapılmaktadır. Her ormanda tüm ağaçlar arasındaki bu akışı sağlayacak anaç ağaçlar bulunmakta ve bu anaç ağaçlar mantar ağını kullanarak kendi karbon fazlasını öncelikle yavru ağaçlara ve sonrasında ihtiyacı olanlara göndermektedir. Anaç bir ağacın ağına bağlı küçük fidanın hayatta kalma şansı bu sayede dört kat daha fazla olmaktadır. Aile kavramı burada da mevcut. Anaç ağaç kendi tohumundan olan fidana çok daha fazla karbon gönderiyor ve hatta kendi kök gelişimini kendi yavrusunun olduğu tarafta engelleyerek onun daha iyi gelişecek alan bulmasını sağlıyor. Birbirlerini besliyorlar, tehlikeleri haber veriyorlar. Dev anaç ağaçlar yüzlerce yavru ağaca ebeveynlik yaparak onların büyümesini destekliyor. Kurumaya başlayan, öleceğini anlayan ağaçlar ise içerisindeki tüm yararlı maddeleri bu ağ aracılığıyla diğer ağaçlara aktarıyor.

Suzanne Simard, 2015 yılında ağaçların yeraltı iletişim ağının varlığını (mycorrhizal networks) bu bilimsel çalışmasıyla ispatladı. Hatta Simard, zaman içinde bu alışverişin karbonla sınırlı kalmadığını, aynı şekilde azot, fosfor, su, hormonlar ve savunma sinyali olan kimyasalların da bu yolla birbirlerine aktarıldığını ispatladı.

Simard bu bilimsel çalışmasıyla kadınların iletişim konusunda ne kadar hassas düşündüğünü, çok yönlü farklı bir bakış açısına sahip olduğunu ve de inandıklarını doğrulamak için nasıl vazgeçmediklerini de ispatlıyor bence…

Ne kadar müthiş bir düzen değil mi? Ormanda ağalar arasında sosyal adalet kurulmuşa benziyor. Onların bu iletişim, paylaşım, yardımlaşma, sosyal destek ve adalet düzenini derinlemesine düşünüp kendimize dersler çıkarmalıyız.

Shakespeare, 1600 yılında yazdığı Macbeth içerisinde “Taşlar hareket eder, Ağaçlar konuşur” demiş, ağaçlarla ilgili bu bilimsel bilgiyi elbette bilmiyordu. Ama sanatın yüzlerce yıl sonrasını anlatabileceği de bu cümle ile ispatlanıyor sanki…

Doğadan ilham alalım, hayatı daha iyi anlayalım…

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.