Dominik Cumhuriyeti deyince birçok kişinin aklına hemen “Survivor” gelir. Ama Dominik Cumhuriyeti kadınlar için ayrı bir anlam ifade ediyor. Dominik’teki 3 kız kardeşin insan hakları mücadelesi bugün dünyadaki tüm şiddet gören halklara mücadele ve dayanışma için ilham veriyor...
Malesef kadınlarla ilgili her özel günün arkasında içinizi acıtan hüzünlü bir hikaye var. Dünyada “Kadına Şiddetle Mücadele günü” olarak ilan edilen 25 Kasım günü de malesef böyle bir gün...
Bu haftaki da yazımda 25 Kasım 1960 da ölmüş ve ölümleri anısına her 25 Kasım’da Kadına Şiddetle mücadeleyi ve çeşitli sebeplerle katledilen binlerce kadını anmamıza vesile olan Mirabel kardeşleri anlatmak istiyorum. Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabel’in onurlu yaşamları ve canice ölümleri..
1930’dan itibaren Dominik Cumhuriyeti diktatörü olan Trujillo her diktatör gibi halkına baskı uyguluyor, özgürlüklerini ve yaşam haklarını kısıtlıyordu. Halk yoksul ve mutsuz bir hayat sürüyor ama karşı çıkanların maruz kaldığı şiddet ve baskıdan korktukları için de diktatöre karşı gelemiyordu. Diktatörlük döneminde binlerce kişi işkenceyle öldürülmüş ve yıllarca hapiste tutuklu kalmıştır. Diktatörün bir kötü huyu da ülkedeki tüm kadınları kendine ait bir mal gibi görmesi ve kadınlarla zorla birliktelik yaşamasıydı. Bu zorba diktatöre karşı gelenler de vardı tabii, bunların başında da henüz 30’lu yaşların başında olan cesur 3 kız kardeş ve onlar gibi cesur eşleri geliyordu. Bu idealist çiftler halkı bilinçlendirmeye çabalıyor, demokrasi ve insan hakları için savaşmaya çağırıyordu adeta bir direniş hareketi başlatmışlardı. Birbirini çok seven bu 3 kız kadeş birçok yerde toplantılar düzenliyor, konuşmalar yapıyordu. Hükümet bunları birkaç kez de tutuklanmış ama yeterli delil olmadığı için serbest bırakmak zorunda kalmıştı. Trujillo bu 3 kız kardeşi kendisi için tehdit olarak görüyor ve bunu söylemekten de çekinmiyordu. Öyleki bir halk konuşmasında “ülkenin en büyük sorununun kilise ve Maribal kardeşler” olduğunu söylemişti. Kilise de halka yapılan bu zulme karşı çıkmaya başlamıştı tıpkı Mirabel kardeşler gibi... Kızkardeşleri tutuklayan ama sonra serbest bırakan Trujillo bir yolunu bulup onların en büyük destekçisi olan eşlerini de hapse yollamayı başarmıştı. Bu üzücü durum bile kız kardeşleri diktatörle savaşmaktan vazgeçirememişti. Halk onları çok seviyor ve gizliden gizliye büyük bir sevgiyle destekliyordu. Minerva Mirabel bir konuşmasında “Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak benim için mutluluk kaynağıdır; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü ve katlanılmaz” sözleriyle tüm kadınları ve halkını insan haklarına uygun bir yaşam için bir arada olmaya ve direnişe çağırıyordu. Üç kızkardeş 25 Kasım 1960 günü eşlerini hapishanede ziyaret ettikten sonra evlerine dönerken yolda Trujillo’nun askerleri tarafından durdurulmuş tecavüz edilmiş, dövülmüş ve vahşice öldürüldükten sonra uçurumdan yuvarlanmıştır. Henüz 24, 34 ve 36 yaşında olan bu genç kadınlar kısacık hayatlarına çok şey sığdırmış ve ölümleriyle kendi halkının gözünü açmış isyan çığlıklarını açığa çıkarmıştır. Ölümleri resmi kayıtlara trafik kazası olarak geçmiştir. Ama hiçkimse bu kazaya inanmamış aksine bu trajik olay halkı daha çok birbirine bağlamış, direnişi güçlendirmiştir. Bu olaydan sonra Maribal kardeşlerin anısına direnişçi halk diktatörle çok daha güçlü bir şekilde mücadele etmeyi başarmışdır. Maribal kardeşlerin ölümünden 6 ay sonra direniş hareketi Trujillo’yu öldürmüş ve diktatörlüğü devirmiştir. Mirabel kardeşlerin bu mücadeleci hayat hikayesi birçok halka ve kadınlara cesaret hikayesi olmuş ve dilden dile efsaneleşmiştir.
Kardeşlerden Minerva’nın direniş hareketinde kod adının Kelebek olması sebebiyle 3 kız kardeş hem kendi halkı hemde dünyadaki kadınlar tarafından “Kelebekler” olarak anılmaya başlandı ve ünleri dünyaya yayıldı. BM de 1999 yılında bu cesur 3 kızkardeşin halkının insanca yaşaması için mücadele ederken katledildiği 25 Kasım gününü “Kadına Şiddetle Mücadele Günü” ilan etmiştir.
Mirabel kardeşler 4 kızkardeşti ve bu mücadelede hayatta kalmayı başaran dördüncü kız kardeşin görevi de kardeşlerinin bu onur dolu hayat mücadelesini gelecek nesillere aktarmak ve onları ölümsüzleştirmek oldu. Kızkardeşlerin yaşadıkları evi müze haline getiren, buraya gelen ziyaretçilere kızkardeşlerini ve onlarla birlikte Dominik halkının diktatörle acı dolu mücadelesini anlatan Adela Mirabel öldüğü 2014 yılına kadar hergün kardeşlerini ve onurlu mücadelelerini anlatmaya devam etti.
Bu tüyleri diken diken eden, yüreğinizi sıkıştıran hüzünlü hikayenin canlandırılmasını görerek , duyarak daha yakından hissetmek isterseniz 2001 yapımı “Kelebekler Zamanında” filmini izlemenizi öneririm.
Kadına Şiddete dur demek için bireysel tavır çok önemli. İlkönce bireysel bir tutum ve hareket sergilemeliyiz ki, toplumsal eyleme dönüşsün.
Kadınsız bir dünya olamaz ama şiddetsiz bir dünyayı elbirliğiyle yaratabiliriz.....