'Avusturya'dan Kadın Sesleri' röportaj serimizin üçüncüsünde konuğumuz Zoryana Rina Pochynayko.
'Avusturya'dan Kadın Sesleri' röportaj serimizin üçüncüsünde konuğumuz Zoryana Rina Pochynayko.
Zoryana Ukrayna'nın Lemberg şehrinde yaşarken , savaşın ardından Viyana'ya gelmek zorunda kalıyor, yaklaşık 6 aydır Viyana'da. Ukrayna'nın Lemberg şehrinde kendisine ait özel bir tiyatrosu var. Zoryana oyun yazarı, rejisör , ses sanatçısı, ressam , şair , tiyatro konusunda eğitmen , bunun yanısıra kendini " okültist " olarak da tanımlayan inanılmaz çok yönlü bir sanat insanı. Viyana Belvedere Müzesinde verdiği Tiyatral içerikli Workshop'larından birinde tanıdım Zoryana'yı. Size farklı karakterleri sergileterek , hiç empati kuramayacağınızı düşündüğünüz insan karakterlerine karşı önyargılarınızın dağılıp yerlere saçıldığı oyunları yönetiyor. Bir anda düşüncelerinizin değiştiğine tanıklık ediyorsunuz. Kendimde bunu deneyimlemek çok etkileyiciydi. Hemen ardından onunla kontakt kurdum ve bu röportaj için söz aldım. Siz " Kadın ve Ekonomi Gazetesi " okuyucularına onu tanıtabildiğim için mutluluk duyuyorum. Bu derece sanatla meşgul ; dünyanın diğer tüm egolarından , gelir geçer değerlerinden uzak bir insan hayata nasıl bakar hep merak etmişimdir. Gelin hep birlikte görelim , Zoryana'yı tanıyalım. Keyifle okumanızı diliyorum.
Haber Giriş Tarihi: 08.08.2022 08:57
Haber Güncellenme Tarihi: 10.08.2022 15:47
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.kadinveekonomi.com
1. Sevgili Zoryana , öncelikle bu röportaj için sana teşekkür etmek istiyorum. 6 aydır Viyana'dasın ama çok yoğun bir programın olduğunu biliyorum. Seni anlatmak kolay değil. O kadar çok yönlü bir sanatçısın ki. Şarkılar söylüyorsun , şiir yazıyorsun, yağlı boya resimler yapıyorsun, oyun yazıp yönetiyorsun, bir özel tiyatron var. Bu yolculuk nasıl başladı ? Eminim küçük yaşlardan itibaren sanata yöneleceğini belli eden bir çocuktun.
Evet , çocukluğumdan itibaren sanatçı olacağımın farkındaydım. Ama bunu nasıl yapacağımı ve tam olarak ne yapacağımı anlayana kadar belirli bir zaman geçti. Ben aslında "Alman Dili ve Edebiyatı " okudum. Sonra yıllarca Almanca özel dersler verdim. Bir kuruma bağlı olarak çalışmadığım için , iş saatlerimi kendim belirleyebildim. Bu da bana sanat ile ilgilenebilmem için büyük bir özgürlük tanıdı. Daha küçük yaşlarda çocukluğumda şiirler yazardım, resim yapar , şarkılar söylerdim. Okul hayatım devam ederken bir müzik okuluna da devam ettim. Bu sırada bir rock grubu kurdum. Klasik Müzik eğitimi aldım. Sonra 30 yaşıma geldiğimde " tiyatro yönetmenliği " okumaya karar verdim. O zamana kadar sanatın her dalıyla ilgilenmiş biri olarak gördüm ki , tiyatro benim için sanatın tüm dallarını çatısı altında topluyordu. Tiyatro yönetmenliği okurken Ukrayna'nın Lemberg şehrinde kendi özel tiyatromu kurdum. Yavaş yavaş kendi oyunlarımı yazmaya ve yönetmeye başladım. Tiyatromun adı " Teatr Zhivago " ( Zhivago Rusça bir kelime , " canlı " anlamına geliyor ) Son 4 yıldır tiyatronun yanısıra yağlıboya resimler yapıyorum , Lemberg'de şu ana kadar iki adet yağlıboya resim sergisi açtım. Ayrıca müzikte caza yönlendiğimi fark ettim, pek çok farklı yerde caz söyledim, konserler verdim.
2.Ailen de sanatla ilgili miydi? Seni bu konuda teşvik ettiler mi ?
Ailemdeki herkes ya matematikçi ya da mühendis. Beni özel olarak sanata yönlendirmediler , buna dair bir çabaları olduğunu söyleyemem. Bana her zaman öncelikle "hayatını idame ettirebilecek bir mesleğin olsun , sonra sanatla ilgilen" dediler. Sadece annemin kısmen desteklediğini söyleyebilirim. O da gençliğinde şiirler yazmış, çizimler yapmış ama üniversitede matematik okumuş.
3.Hayatın sanat üzerine kurulu , bunu görebiliyorum. Ama gene de senin cümlelerinle duymak istediğim için soruyorum, sanat ne ifade ediyor senin için?
Sanat benim için sanatın kendisinden de öte bir şey. Bizim yaşadığımız gerçekliğin dışında altetnatif bir gerçeklik var orada. Siz sanat ile alternatif bir gerçeklik yaratırsınız , izleyicileri de o alternatif gerçekliğinize davet eder ve onlarla bu gerçekliğinizi paylaşırsınız. Bakın bu da var dersiniz. Başka realiteler de var , bu da bir gerçeklik dersiniz.
4.Sanatın insanlar üzerindeki etkisi nedir sence ? Ne düşünüyorsun bu konuda?
Sanat insanların dünya görüşlerini çok geliştiren bir şey. Sanat sorular sorar , yeni sorular yaratır adeta ama cevabını vermez. İşte bu da cevap demez. Herkes kendi cevabını kendi bulur.
5.Sanatsız bir dünya hayal edemeyeceğini biliyorum. Sanatsız bir dünya tasvir etmen gerekse nasıl tarif ederdin bunu?
Anti-ütopyalardaki gibi bir hayat olurdu ; cansız ve tek renk .
6. Harika bir sese sahipsin.Seni dinleyebilmiş şanslı insanlardan biriyim. Caz söylediğini biliyorum. Peki sen hangi tür müziği dinlersin ? Hangi şarkıcıları seversin?
Ben evde olduğum zamanlarda en cok King Grimson, Björk, Ima Somac, Diamando Galas ve tabii ki Ella Fitzgerald, Shpongle, Hadouk Trio dinliyorum.
Hatice Windholz ve Zoryana Rina Pochynayko.
7.Eğer şu an bir tiyatro oyunu yazsan , konusu ne olurdu , hangi karakterlere yer verirdin senaryonda ?
Ben ilk tiyatro oyunumu 2014'de yazmıştım. Tabii o günlerden bugüne çokşey değişti. Ani başlayan savaş beni çok şok etti. Hiç beklemiyordum. Yaşadığım şehri ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldım. Yazacağım hikaye de bunun üzerine olurdu. Savaşın bende açtığı içsel yaraları ifade edebileceğim karakterler yaratırdım. Özetlersem şöyle bir konusu olurdu: Birbirini çok seven bir çift var. Erkek kompozitör , besteler yapıyor. Aniden savaş çıkınca askere çağrılıyor. Ama o savaşın bir parçası olmak istemediği için , eşini geride bırakıp ülkesini terketmek zorunda kalıyor. Böyle bir senaryo olurdu muhtemelen.
8.Peki seni en çok etkileyen yazarlar ve roman kahramanları kimler ?
Gençliğimde Kafka ve Victor Hugo'dan çok etkilendim. Daha sonraları ise Rus yazar Wiktor Peewin'in tüm kitaplarını çok severek okudum. Onun " Der gelbe Pfeil" ( Türkçesi " Sarı altın ok " ) kitabında Andrej isimli bir karakter vardır. O karakterin ağzından aktarılan şu hikaye ve Andrej karakteri benim en etkilendiğim karakter ve hikayedir." Andrej diğer insanlarla birlikte hiç durmaksızın giden bir trende hayatını geçirmektedir. Tren hep yoldadır , hep gider , durmaksızın gider. Bu trenden çıkış ise mümkün değildir. Kapı ve pencereler hep kapalıdır. Andrej ve diğer insanlar görünüşe göre bu trende yaşamaya mahkumdur. Andrej hep düşünür , böyle bir hayatın anlamı nedir ? Niye yaratılmıştır ve diğer insanlarla birlikte böyle çıkışı olmayan bir trende yaşamaya niye mahkum edilmiştir ? Bu ne manası olmayan bir hayattır. Birgün trende bir guruyla karşılaşır . Hemen guruya sorar : " Çıkışı olmayan , sürekli yolda olan bu trende bir hayat geçirmenin anlamı ne , niye buna mecbur edildik ? " Guru şöyle cevap verir : " Bu tren hiç yayından fırlatılmamış altın bir oktur. Ok fırlamaya hazır ama yayından çekmek gerek Andrej ". Cevap bu kadardır , Andrej hiçbirşey anlamaz. Günler günleri kovalar yine. Ama bir gece Andrej aniden uyanır , bir bakar ki tren durmuş; kapılar açık , pencereler açık , isteyen herkes dışarı çıkabilir , çok şaşırır , şok geçirir. Bir süre sonra farkına varır ki tren aslında zaman zaman durmakta; kapılarını pencerelerini açmaktadır fakat yolcular uykuda olduğu için kimse bunu bilmemektedir. Andrej bu trende mahkum olunan bir kader olmadığı gerçeğine uyanmıştır artık , o altın okunun yayını çekmiştir ve özgürdür. Uyuyan diğer yolcular ise ellerinde fırlatılmamış altindan okları ile çıkışı olmadığını düşündükleri bu trende yeni bir güne daha uyanır , değiştirilemeyeceğini düşündükleri kaderlerini yaşamaya devam ederler. Yine uyurlar ve yine fırlatılmayı bekleyen altından okları kucaklarında uyanırlar. Uyurlar, uyurlar ta ki altın oku yayından fırlattıkları güne kadar " İşte bu hikaye ve kahramanı Andrej benim en sevdiğim ve etkilendiğim hikaye ve onun kahramanıdır.
9.Zorjana bu hikaye gerçekten çok etkileyici. İyiki paylaştın bizimle. Yeri gelmişken bununla bağlantılı bir konuya geçmek isterim. Kendini okültist olarak da tanımlıyorsun. Senin için okültizm ne anlama geliyor ?
Yıllar önce Budizmin felsefesi beni çok etkilemişti. Biliyorsun Budizm bir din değildir , bir felsefedir. Budizm felsefesi ile başlayarak , farklı pekçok felsefeyi de araştırmaya başladım. Okültizm'in anlamı "gizlilik" . Bu kelime benim için farklı felsefeleri ve bu felsefelerin tekniklerini öğrenen ; ama bildiklerini herkesle paylaşmayan , gizli tutan kişi demek. Benim için okültizmin en büyük önemi , ruhun yolculuğunu keşfetmem için bana rehberlik etmesi .
10.Şu ana kadar tiyatroda hayat verdiğin karakterleden hangisi seni en çok etkiledi ?
" Bardo" ( Bardo Budizm'de geçen , ölüm sonrasını ifade eden bir kavram ) isimli bir tiyatro oyununda genç bir kadını canlandırmıştım. En çok etkilendiğim karakterdir. Kadın aniden ölür , ahirettedir fakat öldüğünün henüz farkında değildir. O andaki duyguları , kafa karışıklığı bende izler bırakmış bir karakterdir.
11. Sence sanat bizim bilinçaltı yaralarımızı iyileştirebilir mi ?
Bu sanatın içeriğine , sanatçıya , o sanatçının sanatını ifade ediş şekline bağlıdır. Ve bence mümkündür.
12.İnsanlığın bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsun? Bizi bekleyen gelecek nasıl bir gelecek sence ?
2020 başlarından itibaren gördük ki ; herşeyimizi her an , hiç beklenmedik şekilde yitirebiliriz. Ve bugünkü savaş da bunun bir örneği. Bir sabah bir uyanırsınız ki , hiçbirşey dün gibi değil. Ben insanoğlunun özensizliği ile üzerine bastığı toprağı kaybettiğini düşünüyorum. Bunun da gelecekte olası zihinsel, ruhsal bir krize yol açabileceğini. Ama güzel olan her kriz yeni ve çok güzel bir doğumun habercisidir. Böyle bakıyorum insanoğlunun gelecekteki durumuna.
13.Bugünün çocukları teknoloji çocukları. Neredeyse telefon ve bilgisayarlarını beraberlerinde getirip dünyaya doğdular.Çocukları nasıl daha fazla sanata yönlendirebiliriz ya da sen bugünün çocukları için ne düşünüyorsun ?
Çocuğum olmadığı için bir ebeveyn bakış açısıyla yorum yapamam. Ama şunu söyleyebilirim ki çocukların bugün sahip olduklarından daha fazla sosyal kontağa ve sıcaklığa ihtiyaçları var.
14. Ukrayna'da başlayan savaşın ardından ülkeni terk ederek Viyana'ya geldin? Burada neler yapıyorsun , temelli yerleşecek misin , gelecek için neler planlıyorsun ?
Öncelikle Lemberg'e Ukraynada yaşadığım şehre tekrar geri dönmeyi , tiyatromu açmayı istiyorum. Ama sıklıkla Viyana'ya gelmeye devam edeceğim. Burada tiyatro gösterilerim , konserlerim , tiyatral Workshop'larım devam ediyor ve gelecekte de devam ettirmek istiyorum . Çünkü bu şehir bana kucak açtı , sanatı çok seven bir şehir ve ben de Viyana'yı ve bu şehrin insanlarını gerçekten çok sevdim.
15.Zoryana sence dünya kadınları olarak bizlerin temelde ortak sorunu nedir?
Sanırım kadınların durumu yaşadığı ülkeye ve kültüre göre değişiklik gösteriyor. Ortak bir problemden bahsedeceksek eğer şunu söyleyebilirim: Kadınlar kendi doğalarının ne olduğunu , gerçekte ne istediklerini , nasıl bir yaşamın onları mutlu edeceğini çok düşünmeden , adeta kendi ruhlarını görmezden gelerek ; başkalarını , çevrelerini mutlu etmek üzerine bir hayat kuruyorlar. Temel sorun bu. Pek çok ülkeden , farklı kültürlerden kadınlarla biraraya geldim ve hepsinde temelde bunu gördüm. Kendini ihmal ederek , hayatını çevresine adamak. Bu ruhu yaralayan birşey.
16.Türkiye'ye gittin mi hiç bugüne kadar? Türk Müziği , ressamları ve sanatçıları hakkında bilgin var mı?
Ne yazık ki henüz Türkiye'yi ziyaret edemedim. Türk müziği , sanatı hakkında da bilgim kısıtlı. Ama çok istiyorum Türk müziğini , sinemasını daha yakından tanımayı , öğrenmeyi. Sadece yönetmen Fatih Akın'ı biliyorum çünkü filmlerini çok severek , etkilenerek izledim.
17.Kadın ve Ekonomi Gazetesi'nin öncelikle kadın okuyucularına ve diğer tüm okuyucularına bir mesajın var mı ?
Viyana'da tanıdığım Türkler oldu. Hepsi inanılmaz cana yakın , sıcakkanlı insanlar. Kadın ve Ekonomi Gazetesi'nin öncelikle kadın okuyucularına ve tabii ki tüm okuyuculara kalplerinizin , ruhunuzun sesini dinleyin , bu bizi özgürleştirecek yegane şey demek istiyorum, sevgilerimi gönderiyorum hepsine.
Sevgili Zoryana , bu güzel dopdolu söyleşi için " Kadın ve Ekonomi Gazetesi " adına sana tekrar çok teşekkür etmek istiyorum . En kısa sürede Lemberg 'e , tiyatrona dönebilmeni diliyorum. Alles Gute liebe Zoryana !
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
'Avusturya'dan Kadın Sesleri' röportaj serimizin üçüncüsünde konuğumuz Zoryana Rina Pochynayko.
Zoryana Ukrayna'nın Lemberg şehrinde yaşarken , savaşın ardından Viyana'ya gelmek zorunda kalıyor, yaklaşık 6 aydır Viyana'da. Ukrayna'nın Lemberg şehrinde kendisine ait özel bir tiyatrosu var. Zoryana oyun yazarı, rejisör , ses sanatçısı, ressam , şair , tiyatro konusunda eğitmen , bunun yanısıra kendini " okültist " olarak da tanımlayan inanılmaz çok yönlü bir sanat insanı. Viyana Belvedere Müzesinde verdiği Tiyatral içerikli Workshop'larından birinde tanıdım Zoryana'yı. Size farklı karakterleri sergileterek , hiç empati kuramayacağınızı düşündüğünüz insan karakterlerine karşı önyargılarınızın dağılıp yerlere saçıldığı oyunları yönetiyor. Bir anda düşüncelerinizin değiştiğine tanıklık ediyorsunuz. Kendimde bunu deneyimlemek çok etkileyiciydi. Hemen ardından onunla kontakt kurdum ve bu röportaj için söz aldım. Siz " Kadın ve Ekonomi Gazetesi " okuyucularına onu tanıtabildiğim için mutluluk duyuyorum. Bu derece sanatla meşgul ; dünyanın diğer tüm egolarından , gelir geçer değerlerinden uzak bir insan hayata nasıl bakar hep merak etmişimdir. Gelin hep birlikte görelim , Zoryana'yı tanıyalım. Keyifle okumanızı diliyorum.
1. Sevgili Zoryana , öncelikle bu röportaj için sana teşekkür etmek istiyorum. 6 aydır Viyana'dasın ama çok yoğun bir programın olduğunu biliyorum. Seni anlatmak kolay değil. O kadar çok yönlü bir sanatçısın ki. Şarkılar söylüyorsun , şiir yazıyorsun, yağlı boya resimler yapıyorsun, oyun yazıp yönetiyorsun, bir özel tiyatron var. Bu yolculuk nasıl başladı ? Eminim küçük yaşlardan itibaren sanata yöneleceğini belli eden bir çocuktun.
Evet , çocukluğumdan itibaren sanatçı olacağımın farkındaydım. Ama bunu nasıl yapacağımı ve tam olarak ne yapacağımı anlayana kadar belirli bir zaman geçti. Ben aslında "Alman Dili ve Edebiyatı " okudum. Sonra yıllarca Almanca özel dersler verdim. Bir kuruma bağlı olarak çalışmadığım için , iş saatlerimi kendim belirleyebildim. Bu da bana sanat ile ilgilenebilmem için büyük bir özgürlük tanıdı. Daha küçük yaşlarda çocukluğumda şiirler yazardım, resim yapar , şarkılar söylerdim. Okul hayatım devam ederken bir müzik okuluna da devam ettim. Bu sırada bir rock grubu kurdum. Klasik Müzik eğitimi aldım. Sonra 30 yaşıma geldiğimde " tiyatro yönetmenliği " okumaya karar verdim. O zamana kadar sanatın her dalıyla ilgilenmiş biri olarak gördüm ki , tiyatro benim için sanatın tüm dallarını çatısı altında topluyordu. Tiyatro yönetmenliği okurken Ukrayna'nın Lemberg şehrinde kendi özel tiyatromu kurdum. Yavaş yavaş kendi oyunlarımı yazmaya ve yönetmeye başladım. Tiyatromun adı " Teatr Zhivago " ( Zhivago Rusça bir kelime , " canlı " anlamına geliyor ) Son 4 yıldır tiyatronun yanısıra yağlıboya resimler yapıyorum , Lemberg'de şu ana kadar iki adet yağlıboya resim sergisi açtım. Ayrıca müzikte caza yönlendiğimi fark ettim, pek çok farklı yerde caz söyledim, konserler verdim.
2.Ailen de sanatla ilgili miydi? Seni bu konuda teşvik ettiler mi ?
Ailemdeki herkes ya matematikçi ya da mühendis. Beni özel olarak sanata yönlendirmediler , buna dair bir çabaları olduğunu söyleyemem. Bana her zaman öncelikle "hayatını idame ettirebilecek bir mesleğin olsun , sonra sanatla ilgilen" dediler. Sadece annemin kısmen desteklediğini söyleyebilirim. O da gençliğinde şiirler yazmış, çizimler yapmış ama üniversitede matematik okumuş.
3.Hayatın sanat üzerine kurulu , bunu görebiliyorum. Ama gene de senin cümlelerinle duymak istediğim için soruyorum, sanat ne ifade ediyor senin için?
Sanat benim için sanatın kendisinden de öte bir şey. Bizim yaşadığımız gerçekliğin dışında altetnatif bir gerçeklik var orada. Siz sanat ile alternatif bir gerçeklik yaratırsınız , izleyicileri de o alternatif gerçekliğinize davet eder ve onlarla bu gerçekliğinizi paylaşırsınız. Bakın bu da var dersiniz. Başka realiteler de var , bu da bir gerçeklik dersiniz.
4.Sanatın insanlar üzerindeki etkisi nedir sence ? Ne düşünüyorsun bu konuda?
Sanat insanların dünya görüşlerini çok geliştiren bir şey. Sanat sorular sorar , yeni sorular yaratır adeta ama cevabını vermez. İşte bu da cevap demez. Herkes kendi cevabını kendi bulur.
5.Sanatsız bir dünya hayal edemeyeceğini biliyorum. Sanatsız bir dünya tasvir etmen gerekse nasıl tarif ederdin bunu?
Anti-ütopyalardaki gibi bir hayat olurdu ; cansız ve tek renk .
6. Harika bir sese sahipsin.Seni dinleyebilmiş şanslı insanlardan biriyim. Caz söylediğini biliyorum. Peki sen hangi tür müziği dinlersin ? Hangi şarkıcıları seversin?
Ben evde olduğum zamanlarda en cok King Grimson, Björk, Ima Somac, Diamando Galas ve tabii ki Ella Fitzgerald, Shpongle, Hadouk Trio dinliyorum.
Hatice Windholz ve Zoryana Rina Pochynayko.
7.Eğer şu an bir tiyatro oyunu yazsan , konusu ne olurdu , hangi karakterlere yer verirdin senaryonda ?
Ben ilk tiyatro oyunumu 2014'de yazmıştım. Tabii o günlerden bugüne çokşey değişti. Ani başlayan savaş beni çok şok etti. Hiç beklemiyordum. Yaşadığım şehri ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldım. Yazacağım hikaye de bunun üzerine olurdu. Savaşın bende açtığı içsel yaraları ifade edebileceğim karakterler yaratırdım. Özetlersem şöyle bir konusu olurdu: Birbirini çok seven bir çift var. Erkek kompozitör , besteler yapıyor. Aniden savaş çıkınca askere çağrılıyor. Ama o savaşın bir parçası olmak istemediği için , eşini geride bırakıp ülkesini terketmek zorunda kalıyor. Böyle bir senaryo olurdu muhtemelen.
8.Peki seni en çok etkileyen yazarlar ve roman kahramanları kimler ?
Gençliğimde Kafka ve Victor Hugo'dan çok etkilendim. Daha sonraları ise Rus yazar Wiktor Peewin'in tüm kitaplarını çok severek okudum. Onun " Der gelbe Pfeil" ( Türkçesi " Sarı altın ok " ) kitabında Andrej isimli bir karakter vardır. O karakterin ağzından aktarılan şu hikaye ve Andrej karakteri benim en etkilendiğim karakter ve hikayedir." Andrej diğer insanlarla birlikte hiç durmaksızın giden bir trende hayatını geçirmektedir. Tren hep yoldadır , hep gider , durmaksızın gider. Bu trenden çıkış ise mümkün değildir. Kapı ve pencereler hep kapalıdır. Andrej ve diğer insanlar görünüşe göre bu trende yaşamaya mahkumdur. Andrej hep düşünür , böyle bir hayatın anlamı nedir ? Niye yaratılmıştır ve diğer insanlarla birlikte böyle çıkışı olmayan bir trende yaşamaya niye mahkum edilmiştir ? Bu ne manası olmayan bir hayattır. Birgün trende bir guruyla karşılaşır . Hemen guruya sorar : " Çıkışı olmayan , sürekli yolda olan bu trende bir hayat geçirmenin anlamı ne , niye buna mecbur edildik ? " Guru şöyle cevap verir : " Bu tren hiç yayından fırlatılmamış altın bir oktur. Ok fırlamaya hazır ama yayından çekmek gerek Andrej ". Cevap bu kadardır , Andrej hiçbirşey anlamaz. Günler günleri kovalar yine. Ama bir gece Andrej aniden uyanır , bir bakar ki tren durmuş; kapılar açık , pencereler açık , isteyen herkes dışarı çıkabilir , çok şaşırır , şok geçirir. Bir süre sonra farkına varır ki tren aslında zaman zaman durmakta; kapılarını pencerelerini açmaktadır fakat yolcular uykuda olduğu için kimse bunu bilmemektedir. Andrej bu trende mahkum olunan bir kader olmadığı gerçeğine uyanmıştır artık , o altın okunun yayını çekmiştir ve özgürdür. Uyuyan diğer yolcular ise ellerinde fırlatılmamış altindan okları ile çıkışı olmadığını düşündükleri bu trende yeni bir güne daha uyanır , değiştirilemeyeceğini düşündükleri kaderlerini yaşamaya devam ederler. Yine uyurlar ve yine fırlatılmayı bekleyen altından okları kucaklarında uyanırlar. Uyurlar, uyurlar ta ki altın oku yayından fırlattıkları güne kadar " İşte bu hikaye ve kahramanı Andrej benim en sevdiğim ve etkilendiğim hikaye ve onun kahramanıdır.
9.Zorjana bu hikaye gerçekten çok etkileyici. İyiki paylaştın bizimle. Yeri gelmişken bununla bağlantılı bir konuya geçmek isterim. Kendini okültist olarak da tanımlıyorsun. Senin için okültizm ne anlama geliyor ?
Yıllar önce Budizmin felsefesi beni çok etkilemişti. Biliyorsun Budizm bir din değildir , bir felsefedir. Budizm felsefesi ile başlayarak , farklı pekçok felsefeyi de araştırmaya başladım. Okültizm'in anlamı "gizlilik" . Bu kelime benim için farklı felsefeleri ve bu felsefelerin tekniklerini öğrenen ; ama bildiklerini herkesle paylaşmayan , gizli tutan kişi demek. Benim için okültizmin en büyük önemi , ruhun yolculuğunu keşfetmem için bana rehberlik etmesi .
10.Şu ana kadar tiyatroda hayat verdiğin karakterleden hangisi seni en çok etkiledi ?
" Bardo" ( Bardo Budizm'de geçen , ölüm sonrasını ifade eden bir kavram ) isimli bir tiyatro oyununda genç bir kadını canlandırmıştım. En çok etkilendiğim karakterdir. Kadın aniden ölür , ahirettedir fakat öldüğünün henüz farkında değildir. O andaki duyguları , kafa karışıklığı bende izler bırakmış bir karakterdir.
11. Sence sanat bizim bilinçaltı yaralarımızı iyileştirebilir mi ?
Bu sanatın içeriğine , sanatçıya , o sanatçının sanatını ifade ediş şekline bağlıdır. Ve bence mümkündür.
12.İnsanlığın bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsun? Bizi bekleyen gelecek nasıl bir gelecek sence ?
2020 başlarından itibaren gördük ki ; herşeyimizi her an , hiç beklenmedik şekilde yitirebiliriz. Ve bugünkü savaş da bunun bir örneği. Bir sabah bir uyanırsınız ki , hiçbirşey dün gibi değil. Ben insanoğlunun özensizliği ile üzerine bastığı toprağı kaybettiğini düşünüyorum. Bunun da gelecekte olası zihinsel, ruhsal bir krize yol açabileceğini. Ama güzel olan her kriz yeni ve çok güzel bir doğumun habercisidir. Böyle bakıyorum insanoğlunun gelecekteki durumuna.
13.Bugünün çocukları teknoloji çocukları. Neredeyse telefon ve bilgisayarlarını beraberlerinde getirip dünyaya doğdular.Çocukları nasıl daha fazla sanata yönlendirebiliriz ya da sen bugünün çocukları için ne düşünüyorsun ?
Çocuğum olmadığı için bir ebeveyn bakış açısıyla yorum yapamam. Ama şunu söyleyebilirim ki çocukların bugün sahip olduklarından daha fazla sosyal kontağa ve sıcaklığa ihtiyaçları var.
14. Ukrayna'da başlayan savaşın ardından ülkeni terk ederek Viyana'ya geldin? Burada neler yapıyorsun , temelli yerleşecek misin , gelecek için neler planlıyorsun ?
Öncelikle Lemberg'e Ukraynada yaşadığım şehre tekrar geri dönmeyi , tiyatromu açmayı istiyorum. Ama sıklıkla Viyana'ya gelmeye devam edeceğim. Burada tiyatro gösterilerim , konserlerim , tiyatral Workshop'larım devam ediyor ve gelecekte de devam ettirmek istiyorum . Çünkü bu şehir bana kucak açtı , sanatı çok seven bir şehir ve ben de Viyana'yı ve bu şehrin insanlarını gerçekten çok sevdim.
15.Zoryana sence dünya kadınları olarak bizlerin temelde ortak sorunu nedir?
Sanırım kadınların durumu yaşadığı ülkeye ve kültüre göre değişiklik gösteriyor. Ortak bir problemden bahsedeceksek eğer şunu söyleyebilirim: Kadınlar kendi doğalarının ne olduğunu , gerçekte ne istediklerini , nasıl bir yaşamın onları mutlu edeceğini çok düşünmeden , adeta kendi ruhlarını görmezden gelerek ; başkalarını , çevrelerini mutlu etmek üzerine bir hayat kuruyorlar. Temel sorun bu. Pek çok ülkeden , farklı kültürlerden kadınlarla biraraya geldim ve hepsinde temelde bunu gördüm. Kendini ihmal ederek , hayatını çevresine adamak. Bu ruhu yaralayan birşey.
16.Türkiye'ye gittin mi hiç bugüne kadar? Türk Müziği , ressamları ve sanatçıları hakkında bilgin var mı?
Ne yazık ki henüz Türkiye'yi ziyaret edemedim. Türk müziği , sanatı hakkında da bilgim kısıtlı. Ama çok istiyorum Türk müziğini , sinemasını daha yakından tanımayı , öğrenmeyi. Sadece yönetmen Fatih Akın'ı biliyorum çünkü filmlerini çok severek , etkilenerek izledim.
17.Kadın ve Ekonomi Gazetesi'nin öncelikle kadın okuyucularına ve diğer tüm okuyucularına bir mesajın var mı ?
Viyana'da tanıdığım Türkler oldu. Hepsi inanılmaz cana yakın , sıcakkanlı insanlar. Kadın ve Ekonomi Gazetesi'nin öncelikle kadın okuyucularına ve tabii ki tüm okuyuculara kalplerinizin , ruhunuzun sesini dinleyin , bu bizi özgürleştirecek yegane şey demek istiyorum, sevgilerimi gönderiyorum hepsine.
Sevgili Zoryana , bu güzel dopdolu söyleşi için " Kadın ve Ekonomi Gazetesi " adına sana tekrar çok teşekkür etmek istiyorum . En kısa sürede Lemberg 'e , tiyatrona dönebilmeni diliyorum. Alles Gute liebe Zoryana !
En Çok Okunan Haberler
YAZARLARIMIZ Tüm Yazarlarımız