İtalya’ya İlham Veren Türk Kadınları

Bu ay Torino’dayız ve konuğum Birnur Ayşe YAVUZ..Sıradışı Türk kadınlarından biri…İtalya’da çokuluslu bir şirkette CEO olarak görev yapmış bir mühendis... 33 yıl önce İtalya’ya gelen Birnur Ayşe Yavuz, zamanının büyük kısmini vicdanlı ve donanımlı genç liderler yetiştirmeye adayan bir gönüllü..Torino Yatırımcılar Kulübü’nün önemli bir üyesi ve Start-Up’ lara stratejik olarak da destek olan bir melek yatırımcı...Birnur Hanim ile tanışmama vesile olan T.C. Milano Başkonsolosumuz Sayın Özgür Uludüz’e, destekleri için Ataşelerimiz Sayın Tolga Erdoğan’a ve Sayın Ümit Turhan’a teşekkürlerimi sunarak sizi bu ilham dolu hikayeye davet ediyorum

Haber Giriş Tarihi: 27.06.2022 14:51
Haber Güncellenme Tarihi: 27.06.2022 14:51
https://www.kadinveekonomi.com

1.Hoş geldiniz Birnur Hanım.. Sizi yakından tanıyabilir miyiz? Nasıl İtalya’ya geldiniz?

Merhaba. Mühendisim, iki kızım var . Hayatımın en uzun dönemini İtalya’da yaşadım, 33 yıldır Torino’dayım. ODTÜ’den mezun olduktan sonra evlenerek İtalya’ya geldim. 25 yıl çokuluslu DHI-Italia (Danish Hydraulic Institute) kurumunda CEO'luk yaptım. YGA-(Young Guru Academy) Italy isimli derneğin kurucusuyum.

Zamanımın büyük kısmında YGA’da çift kanatlı, (hem vicdanlı, hem donanımlı) genç liderler yetiştirmek için gönüllü olarak çalışıyorum.

Torino Yatırımcılar Kulübü’nün bir üyesiyim ve Waterview isimli, CEO’su kadın olan bir Start-Up’a stratejik destek veriyorum.

Pınar OKAL ve Birnur Ayşe YAVUZ

2.Genç yasta farklı bir ülkeye göç etmek büyük bir karar. İtalya’ya gelme kararını almak kolay oldu mu?

O kadar doğal oldu ki, farkında değildim bile. Belki de çok gençtim, 18 yaşında evlenmeye karar verdim. 22 yasında evlendim. Benim için çok doğaldı, hiç tedirgin değildim. İngilizceyi az konuştukları için İtalyancayı mecburen çok çabuk öğrendim. İşe başladıktan sonra ise her şey daha kolay oldu. Ailemden uzak olmak tabii ki zordu, ama yeni bir kültüre alışmak da beni hiç zorlamadı.

Birnur Ayşe YAVUZ ve ailesi

3. İtalya’da iş hayatına nasıl adım attınız ? Kariyeriniz nasıl ilerledi?

Torino’ya geldikten yaklaşık 2 yıl sonra iş aramaya başladım. Torino’nun en büyük mühendislik şirketlerinden biri olan HYDRODATA’ ya başvurdum ve kabul edildim. Etrafımdaki insanlar bu şirkete en son gitmemi önermişlerdi. Ben ise, “ilk önce oraya giderim, eğer kabul etmezse diğer firmalara başvururum” diye düşünmüştüm. O şirkete küçük bir kız olarak girip, 25 yıl çalıştım, CEO’ luk yaptım. HYDRODATA ile birlikte uluslararası bir şirket olan DHI Italia’yi kurduk. 2017’den beri ise sadece Yönetim Kurulu Başkanlığı yapıyorum.

4.Öncelikle sizi yürekten tebrik ediyorum, yabancı bir ülkede Türk bir mühendis olarak en tepe yönetim noktasına ulaşmışsınız, çok gurur verici. Peki neden CEO’luk görevine devam etmeme kararı aldınız?

Benim bütün hayatim kariyer oldu, çocuklarımı büyütmek oldu, eşim oldu. Fakat hayatimi değiştirmek istediğimi hissettim. Bunların tatmin veren şeyler olduğunun farkındaydım ama başka bir şeylere ihtiyacım vardı ve CEO’ luk görevime devam etmeme kararı aldım.

Akabinde Start-Up’larla çalışmaya başladım.. Gençlerle çalışmayı çok seviyorum. Software alanında çalıştığım için yeni girişimlere melek yatırımcılık yaptım. Gençlerle birbirimizden çok şey öğrendik. 2019’da YGA Italy ‘yi kurdum ve halen de yoğun olarak gönüllü çalışmalara devam ediyorum.

5.Üst düzey kadın yönetici olarak İtalya’da çalışmak nasıldı?

Geçmişe dönersek, kadın bir mühendis olarak mühendislik dünyasında çok nadir görülen bir figürdüm. 1990 yılında işe başladım. Yavaş yavaş sorumluluklar aldım ve sorumluluk almak çok güzel.

Bazen ilginç durumlar yaşıyorduk. Mesela ben proje yönetiyordum, ilk başlarda ismimden kadın olduğumu anlamıyorlardı. Toplantı salonuna girdiklerinde, ben orada olmama rağmen erkek mühendisi bekliyorlardı.

Kadın olmanın aslında pozitif yanları var.  Çünkü sahip olduğum farklı kapasiteler, farklı bakış açıları ve karşı tarafla olan ilişkim bana yeni olanaklar  sağladı. Benim başladığım ofiste yurtdışına kimse iş yapmamıştı. Yurtdışına açılma olanağını birlikte yarattık, ve DHI- Italia’yı kurmuş oldum. DHI’ın globaldeki ilk kadın CEO’ su oldum, 33 ülkede aktif olan bir kurumda bu bir ilkti.

İşin en komiği de bizim yılda bir CEO toplantımız olurdu, bu toplantılara uzun yıllar, İtalya’ya gelmiş bir Türk kadın mühendis olarak tek başıma katıldım.

6.Bir kadın olarak iş hayatında karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

O yıllarda kadın olmanın çok büyük bir sorun olabileceğini düşünmedim. Düşünmediğim için de başıma herhangi tatsız bir durum gelmedi sanırım.

Ama tabii değişken tavırlara maruz kaldım. Bazısı teknik olarak yeterli görmüyordu, bazısı da bunu çok büyük fırsat olarak görüyordu.

Kızlarımı büyüttüğüm dönemde zorlandım ve part-time çalışmaya başladım.

Bu yılları kariyerle geçirdim. Çünkü kariyerim, kendimi tanımlamak için bir geçiş süreciydi. Bunların hepsinin bilincindeyim. “Sonunda ne arıyorum?” derken meditasyona başladım, enerji ve kuantum fiziği üzerine çalışmaya devam ediyorum. Okumak, keşfetmek ve kendi üzerimde denemek...

Her şeyin bir zamanı var. O yoğun kariyer dönemini yaşamasaydım, bugün bu bilinçte olmazdım. O yüzden o dönem yaşanan tecrübeler çok değerli.

7.Birnur Hanim, başarınızın sırrı nedir?

Başarı benim içimde çok değişime uğramış bir kavram. 20 yıl önceki başarı kavramımla 10 yıl-5 yıl-2 yıl önceki başarı kavramlarım birbirlerinden çok farklı.

Yaşadığın anda başarı kavramını anlamak zor. İlerleyip geri baktığında anlamak daha kolay. Önce bir kadın olarak, mühendis olarak iş hayatında var olmaktı başarı. Kendimi bununla tanımlamıştım. Sonra bir projeyi yönetmekti, devamında bir ofisi yönetmekti, sonra bir ülke ofisini yönetmekti, ve sonra Avrupa’daki ülkelerin(Fransa-İspanya ve İtalya) sorumluluğunu almak derken başarı kavramım kariyer üzerine yoğunlaşmıştı.

Şu andaki yeni başarı kavramı: kendi evrimim, etrafımdakilerle birlikte gelişimim, kendimi anlamak ve tanımak demek. Çocuklarla ve gençlerle çalışırken kendimi gözlemliyorum, kendi üzerimde de çalışıyorum. Birbirimize “ileribildirim” vererek yapıcı bir şekilde birbirimizi geliştirmeye çalışıyoruz.

Sırrı da belki kendine inanmak, özgüven. Bu da çok çalışmak ve yılmamak demek, bundan da enerji alıyorsun. Şimdi de öyle, YGA her an kafamda.

8.Bize biraz YGA Italya’ dan bahseder misiniz? Çift kanatlı lider ne demek?

CEO’luk görevini bıraktığım dönemde, kendime sorular sorarken, zaten gözümün önünde bir organizasyon olan YGA ’yı  LINK (https://yga.org.tr/) İtalya’ya getirmek heyecanı doğdu. Türkiye de 2000 yılında kurulmuş, bugün tam 22 yıllık bir gönüllü sivil toplum kuruluşu. 2019 yılında YGA-İtalya’ yı LINK (https://ygaitaly.org/) kurduk. Tamamen gönüllülük esasıyla çalışıyoruz. Üniversite 1. ve 2. sınıf gençlerden gönüllüler seçerek 1 yıl boyunca onlara bir liderlik programı uyguluyoruz.

Amacımız ÇİFT KANATLI geleceğin liderlerini yetiştirmek.

“Çift kanatlı olmak” : hem insanlığa faydalı projeler tasarlayacak kadar vicdanlı; hem de projelerini hayata geçirecek kadar donanımlı olmayı ifade ediyor. Gençleri sosyal projelere dahil ediyoruz, özellikle birlikte çalışma kapasiteleri üzerinde çalışıyoruz.

9.Bu gençlere nasıl bir liderlik programı uyguluyorsunuz? Yaptığınız sosyal projelerden biraz bahseder misiniz?

Liderlik programinda “seyir” ve “saha” yapıyoruz.

Seyir ne demek? Her haftaya ait “soft skill” var. Soft skills, ölçülmesi zor olan becerileri tanımlar. Kişiler ve kişilerarası iletisimle ilgili beceriler olarak da ifade edilebilir. Her haftanın becerisi üzerine makaleler okuyoruz ve konuyu birlikte irdeliyoruz.

Şu anda ilkokullarda bilim alanında çocuklarla çalışıyoruz. Dezavantajlı (göçmen veya olanakları kısıtlı) çocukların okuduğu okulları seçiyoruz. Üniversite’den seçilmiş donanımlı gençler bu çocuklara en yeni teknolojileri tanıtıyorlar. Bu çalışmaları büyük sorumluluk vererek yapıyoruz. Büyük sorumluluk demek, büyük deneyim demek. Büyük deneyim demek, büyük öğrenim demek.

Gençlerimiz “seyir”deki becerileri “saha”da çocuklarla birlikte çalışırken kullanıyorlar. Bu arada hem kendilerini, hem de arkadaşlarını gözlemliyorlar. Birbirlerini geliştirici hedefler üzerinde çalışıyorlar. Bir sonraki hafta yine “seyir”de neyi keşfettiklerini konuşuyoruz ki, bu becerileri içselleştirmiş olsunlar.

Kendi kendimize de becerilerimizi tabii ki geliştirebiliriz, ama sadece kendimize faydamız olmuş olur. Bunun yerine gençler bir “sosyal etki”(social impact) projesiyle becerilerini geliştirdiklerinde başkalarına da faydaları dokunuyor.

10.Yurtdışındaki tecrübelerinize dayanarak uluslararası alanda çalışmak isteyen girişimci kadınlara neler söylemek istersiniz?

Özgür ve açık bir kafa ve bakış açısıyla gerçekten çok isteyerek yola çıkmak gerekiyor. Farklı insan ve kültürlerle çalışmaktan zevk alıyorsanız, çok keyifle yapılacak bir şey ve üzerine giderek geliştirmelisiniz. Eğer zorlanıyorsanız, bunu da fark edip üzerinde çalışmayı bir fırsat olarak görebilirsiniz. Her halükarda sonunda kazanç var diye düşünüyorum.

11.Bu kadar uzun zaman yurtdışında yaşadıktan sonra kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

33 yılın sonunda bir farkındalığım oldu. Kendimi ne İtalyan, ne de Türk hissediyorum. Bir milliyete sahip olmanın çok anlamı yok aslında, ama birileri illa ki etiketlemeye çalışıyor. Aslında en iyisi hiçbir şey olmamak. Ben kendimi böyle mükemmel hissediyorum.

Bir kere konfor alanından çıkmış olmak var. Sadece çıktığında dışardaki fırsatları görebiliyorsun, gelişiyorsun. Aksi takdirde o kutunun içinde kapalı kalıyorsun.

Türkiye’den çıkınca konfor alanımdan çıktım..

İş hayatında zaten sürekli konfor alanından çıkmak durumunda kalıyordum..

Şimdilerde insanlara  “Meditasyon yapıyorum, enerji üzerinde çalışıyorum.” dediğimde garipsiyorlar.

“CEO’ luk yaparken nasıl yani birden..? ” diye tereddütle bakıyorlar.

Ama aslında bu da bir konfor alanının dışına çıkış değil mi?

 Birnur Hanım.. Zaman ayırdığınız ve hikayenizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler!