* Sevgili Diana, okuyucularımız için kendinden bahseder misin? Nerede doğdun, müzik yolculuğun nasıl başladı, ne zamandır Viyana'dasın?
Romanya'nın başkenti Bükreş'de doğdum. İlkokulu Bükreş'de okudum.Ben 13 yaşında iken Viyana'ya taşındık. Müzik serüvenim Viyana'ya taşınmamız ile başladı aslında. Hep şarkılar söyleyen bir çocuktum. Kendimi bildim bileli müzik benim için bir tutku oldu.Çok küçük yaşlarda, hayatım boyunca yapmak istediğim şeyin müzik olduğuna karar vermiştim. Ama Romanya'daki koşullar sebebiyle ailem benim sadece müzik ile hayatımı idame ettirme isteğimi desteklemedi. Müziği amatörce, hobi gibi yapmamı,düzenli geliri olan başka bir meslek sahibi olmamı istediler.
* Peki Bükreş'de okuldayken sesinin güzelliği , müziğe yeteneğin öğretmenlerin tarafından desteklendi mi ?
Müziğe olan yeteneğim ve ilgim tabii ki ailem ve öğretmenlerim tarafından biliniyordu.Her zaman okul korosunda şarkılar söyledim. Ama dediğim gibi Romanya'nın o zamanki koşullarında beni hep başka mesleklere yönlendirmeye çalıştılar. Önce gerçek bir işin olsun, müzik yapmaya gene devam et dediler. Ne zamanki ben 13 yaşında Viyana'ya geldim, bu konuda hayatımın akışı değişti. Çünkü burada okuldaki öğretmenlerim sesimi hemen farketti, müziğe olan ilgim ve yeteneğim taktir edildi ve müthiş desteklendi. Benden mutlusu yoktu; Viyana'nın bir sanat şehri olduğunu , burada hayatımı müzik ile sürdürebileceğimi anlamıştım. Ortaokul ve lisede sürekli okul korolarında solist olarak görev aldım. Liseden sonra üniversitede klasik müzik okumaya karar verdim ama ailem başka bir alanda üniversite eğitimi almam için halen ısrarcıydı.
* Peki neye karar verdin, klasik müzik okuma konusunda aileni ikna ettin mi ?
Maalesef edemedim, Latin dillerine ilgim sebebiyle İspanyolca ve Fransızca okudum. Her iki dili de anadilim gibi konuşup yazabiliyorum.
Ama buna ek olarak üniversitede klasik müzik ve caz eğitimi de aldım. O yüzden konserlerimde caz söylemeyi de çok seviyorum.
*Mumok Müzesi korosunda birlikteyiz , koromuzun şefisin.Koroda senin yönetiminde pekçok farklı dilde şarkılar söylüyoruz. Türkçe, İspanyolca, İtalyanca, Farsça, Arapça , Almanca . Dikkatimi çeken şu oldu ; tüm farklı dillerdeki şarkılarda , o dilin kendine has vurgularını , özelliklerini, sanki kendi anadilinmiş gibi biliyor ve kullanıyorsun.
Bunu nasıl başarıyorsun? Ve konserlerinde , programlarında kaç farklı dilde şarkı söylüyorsun?
Ben Türkçe, Arapça , Farsça , Rumence, İspanyolca ve İtalyanca şarkılar söylüyorum. Oryantal müziklere özel bir ilgim var. Arapça ve Farsça şarkıları , yanısıra Türkçe parçaları çok severek söylüyorum. Arapça , Farsça ya da Türkçe konuşamam ama şarkı söyleyebilmek ve dili şarkı söylerken doğru kullanabilmek adına , oralardan gelmiş insanlarla biraraya geliyorum, dili öğrenmek için sorular soruyorum. Mesela Viyana'da sahnede birlikte müzik yaptığım Türk arkadaşlarım da oldu.
Özellikle aşk şarkıları ilgimi çekiyor. Aşk teması farklı dillerde , farklı kültürlerde müziğe nasıl aktarılmış, nasıl ifade edilmiş bunu araştırıyorum. Hem Latin dilleri içinde , hem de Farsça ve Arapça gibi oryantal diller içinde.
* Koroda " Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur " şarkısını birlikte söylüyoruz. Bu parçayı sevdiğini biliyorum . Peki başka hangi Türkçe parçalar var sevdiğin ?
Klasik Türk Müziğini çok seviyorum. Osmanlı döneminde bestelenmiş Klasik Türk Müziği parçaları çok güzel. Ayrıca anadolu ozanlarının bestelediği Türk Halk Müziği eserlerini de çok severim. En sevdiğim Türk Sanat Müziği şarkısı " Nihavend Şarkı / Hatırlar mısın beni bir zamanlar " Grup Abdal tarafından söylenen Türk Halk Müziği parçası " Kirpiğin kaşına değdiği zaman" beni çok etkiler. Sözleri anlamaya çalışırım. Bu arada " Nazende sevgilim yadıma düştü" şarkısını da unutmamalıyım , çok severim. Türk Klasik Müziği'ni o kadar seviyorum ki bunun için ud çalmayı bile öğrendim.
* Bir Türk olarak senin bizim müziğimize olan ilgin ve sevgin beni hem çok mutlu etti, hem de duygulandırdı. Ud çaldığını bilmiyordum , şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Ben de eski bir Türk Müziği konservatuarı öğrencisiyim, gerçi tamamlayamadım ama orada öğrendiğim kadarıyla biliyorum ki ud çalmak hiç de kolay değil. Nasıl öğrendin ud çalmayı ?
Romanya biliyorsun ki çok uzun zaman Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğindeydi. Osmanlılar udu Romanya'ya getirdiler. Bizim de uddan etkilenerek geliştirdiğimiz bir müzik aletimiz var Romanya'da. Adı "Cobza" . Macaristan' da da bilinir ve çalınır cobza. Udun aynısı fakat Türk udu kadar büyük değil , küçüğü. Romanya'da iken hep öğrenmek istedim fakat fırsat olmadı . Viyana'ya geldikten sonra ud çalan ve Türkçe bilen bir arkadaşımdan ud dersleri aldım. Sonra bir udum olsun istedim ve satın almak için İstanbul'a geldim. En iyi ud ustaları İstanbul'da.
* Sevgili Diana birgün çok isterim ud eşliğinde " Nazende Sevgilim "parçasını birlikte söyleyelim. Merak ettiğim birşey var. Osmanlı döneminde Türk müziğinin Romanya'da müzik üzerine etkileri olmuş mu ?
Kesinlikle olmuş, bu konuda da araştırmalar yapıyorum. Rumen müziğine Osmanlı etkilerini inceliyorum. 1673-1723 yılları arasında yaşamış, zamanında Osmanlı tarafından atanan Boğdan Bey'inin (Boğdan bugünkü Romanya ve Moldovya'nın olduğu topraklar ) oğlu Dimitri Kantemir'in Türk Müziğinin makam, usul ve nota sistemlerini kurduğu ; bugün bile çok konuşulan " Kantemir Edvarı" diye bilinen kitabı da Klasik Türk Müziği dalında bir baş eserdir. Osmanlı Müziğini araştırmak isteyenlere tavsiye edebileceğim müthiş bir eser. Unutmadan Türk çalgılarından neyi de bildiğimi ekleyeyim.
* Ud dışında başka hangi müzik aletlerini çalıyorsun?
Piyano çalıyorum . Çok seviyorum piyano çalmayı. Son zamanlarda el parmaklarımdaki bir problem sebebiyle ara verdim. İleride tekrar çalabilmeyi umuyorum.
* İki albümün var. Albümlerinin her ikisi de Alman, Avusturya ve İsviçreli müzik eleştirmenleri ve gazetecilerden oluşan " Preis Der Deutschen Schallplatten Kritik" organizasyonu tarafından Avrupa'da " en iyi albüm " ödülünü aldı. Bu çok büyük bir başarı. Bize albümlerinden de bahseder misin?
İlk albümümü 2015 yılında yaptım. Albümde 12 adet şarkı var ve hepsi Rumence. geleneksel Rumence şarkılarını okuduğum bir albüm oldu.
Kontrabas'da Sırbistan'dan Jovan Torbica , Kaval'da Bulgaristan'dan Dimitar Karamitev ve Cimbalom'da ( Cimbalom Macarların bir çalgısı ) Macaristan'dan Laszlo Racz bana eşlik etti. Sırbistan, Macaristan ve Bulgaristan Romanya'yanın komşuları , çok yakın , iç içe geçmiş bir müzik kültürümüz var. Bunu temsilen üç ayrı komşu ülkeden üç ayrı müzisyen arkadaşım bana çalgılarıyla eşlik etti.
* İkinci albümünü de geçen yıl çıkardın değil mi ?
İkinci albümüm " Romance Liebeslieder" i 2021 de çıkardım.
Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve Rumence aşk şarkılarından oluşan bir albüm. " Romance " albümünde bana gitarda Alex Yoshii, akordionda Miroslav Jankech eşlik etti. Biliyorsun Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve Rumence aynı dil ailesi grubunda. Hepsi latin dilleri. Üniversite de Latin Dilleri okuduğum için bu dillere ayrı bir ilgim var , bölgesel konuşulan Latin Dilleri ve lehçeleri ile ilgili de araştırmalar yapıyorum. Mesela Napoli'de ayrı bir Latin lehçesi konuşuluyor , Sicilya'da da öyle. Sadece bu yörelere has , bu yörelerde yaşayan insanların konuştuğu Latin lehçeleri. Latin dillerini, lehçelerini araştırırken , aşk şarkıları Avrupa'da ilk nasıl ortaya çıktı, hangi dilde yazıldı merak ettim. Aşkın diller üzerinden müziğe aktarımı nasıl gerçekleşti bunu araştırıyorum hala. Latin aşk şarkıları albümü fikri de buradan doğdu.
* Bu konu gerçekten çok ilginç. Peki Avrupa'da ilk aşk şarkıları nerede ve hangi dilde yazılmış ?
Hepimizin bildigi Romantik kelimesi " Romance" kelimesinden geliyor.
Orta Çağda Avrupa'da yazı dili uzun yıllar Latince. Heryerde Roma dili hakim. Latin Dillerinin tümüne " Romance " deniyor. İlk yazılı eserler Latince yani "Romance" olarak yazılıyor ama aşk teması yok. İlk aşk şarkıları bugünkü Güney Fransa'da 11. Ile 13. yüzyıllar arasında "
Romence" dillerinde yazılmaya başlanıyor. Erkekler ulaşamadıkları kadınlara olan aşklarını , acılarını ifade etmişler bu şarkılarda .
Sonraları halklar kendi dillerinde yazmaya başlıyorlar. 18. Yüzyıldan itibaren aşk daha çok ve daha özgür ifade ediliyor. Bu yüzyılda "Romance" olarak yazılmış ilk aşk şarkılarından esinle Romance kelimesinden " romantik " kelimesi türüyor. Halbuki başlangıçta Romance ın aşkla , romantizm ile hiçbir ilgisi yok.
* Peki günümüzde aşk nasıl bir yerde sence ?
1960 lı yıllardan sonra sinema ve tiyatro ile birlikte hayatlarımızdaki aşk kavramı çok değişti. Bize hiçbir filmde hiçbir örnek gösterilmemiş olsaydı , hiçbir film karakterinden etkilenmemiş olsaydık acaba aşkı nasıl yaşardık ? Heryerde , tv'de , sosyal medyada ideal erkekler , ideal kadınlar var. Onların aşkı da ideal aşk gibi sunuluyor. O yüzden bu yüzyılda bizlerin , yazılan senaryolardaki aşkları ideal aşk diye tanimlayıp , örnek aldığımızı ve belki de bilincinde olmadan onları taklit ettiğimizi düşünüyorum.
* Sevgili Diana koro çalışmalarına gelmek istiyorum. İkì ayrı koronun şefisin. İkisinde de farklı ülkelerden gelen kadınlar hep birlikte çok farklı dillerde şarkılar söylüyorlar. Mumok Müzesi kadınlar korosunda birlikteyiz. Bir Türk kadını olarak hep birlikte " Üsküdara gider iken aldı da bir yağmur " şarkısını söylerken hem çok duygulanıyorum, hem çok mutlu oluyorum. Sonra İspanyolca söylüyoruz , İspanya'dan gelen arkadaşımız var ve eminim ki o da bundan aynı benim gibi çok mutlu oluyor. Tüm sınırlar müzik ile ortadan kalkıyor. Kendi koronda da böyle bir kültür zenginliği var. Böyle bir kadınlar korosu kurma fikri nereden doğdu , nasıl aklına geldi ?
Farklı kültürlerin birbirinden öğrenmesi harika birşey. Müzik bunun için çok iyi bir araç. Hepimizin ortak dili müzik. Ben ayrıca kadın dayanışmasına çok inanan biriyim. O yüzden bir kadınlar korosu kurdum.
Dünyanın pekçok farklı yerinden gelmiş kadınlar birlikteyiz. Aramızda nasıl bir dayanışma var biliyorsun. Herkes iyi yaptığı ne varsa ortaya koyup, diğerine ve gruba bununla destek oluyor. Birbirimize öğretiyor , birbirimizden öğreniyoruz. Bundan bir güç, sinerji ve mutluluk ve özgüven doğuyor. Yeteneklerimizi ortaya koyma konusunda cesaret kazanıyoruz , görünür oluyoruz. Bu kızkardeşliğini , bu dayanışmayı çok seviyorum.
* Söyleşimizin sonuna doğru geliyoruz. Türk Kültürünü çok yakından tanıyan , halk ozanlarımızı bile bilen birisin. Türk kültüründe , biz Türklerde seni en çok hangi özelliklerimiz etkiliyor ?
Türkler çok sıcak kanlı , güleryüzlü , hayat enerjileri çok yüksek.
İlham veren insanlar. Bir de merhametlerini çok seviyorum. İstanbul'da sokak hayvanlarının nasıl sevildiğini , bakıldığını , beslendiğini görünce çok etkilendim.
* Okuyucularımızdan özellikle kadınlara nasıl bir mesaj vermek istersin ?
Kadınlar çok güçlü ve öyle olmalıyız. Tüm önyargılara , dayatmalara karşı durup yapmak istediklerimizi başarmaya odaklanmalıyız. Kadın dayanışması çok gerekli , önemli. Kadınlar birlikte çok büyük bir toplumsal güç. Ve tüm Türk Kadınlarına ve okuyuculara sevgilerimi göndermek istiyorum.
* Sevgili Diana geleceğe dair planların neler ?
Müzik benim hayatımın amacıydı,tutkumdu ve peşinden gittim. Bunun için çok mutluyum. Şarkı söylemek benim meditasyonum, ruhumun ilacı , özgürlük benim için. Müziğin herkes için iyileştirici olduğunu düşünüyorum. Hep müzikle yaşamak , kendi bestelerimi yapmak , şarkılar söylemek , konserler vermek istiyorum. Ve tekrar piyano calabilmeyi cok istiyorum.
* Tüm Kadın ve Ekonomi Gazetesi okuyucuları adına , bize zaman ayırdığın için, bu samimi söyleşi için çok teşekkür ederim. Ich bedanke mich bei dir ganz Herzlich liebe Diana Rasina !
Diana Rasina'nın müzik çalışmalarını , konserlerini takip etmek isteyen okuyucularımız için https://www.dianarasina.com adresini buraya bırakıyorum. Bir sonraki röportajda buluşana kadar müzikle , sanatla kalın. Avusturya'dan sevgi ve selamlar !
Hatice Windholz